Column Left

Bizi Takip Edin

1 Ağustos 2015 Cumartesi

Göbek Eriten Diyet – Canan Karatay


Göbek Eriten Diyet – Canan Karatay
Karın bölgesinde oluşan yağlanmalar, birçok kişinin canını sıkan bir durum oluturmaktadır. Canan Karatay göbek belgesini eriten bir diyet hazırlayarak, birçok kişinin dikkat etmesi gereken besinleri ön plânda tutmaktadır. Göbek eriten diyet Canan Karatay listesinde bulunan en önemli parçalardan biri ise genellikle düz bir karın oluşması için faydalı olan besinlerdir. Karın bölgesi için en çok uygulanan besinlerden biri olan limon, karaciğer detoks uygulanması göbek eritme için oldukça önemlidir. Burada bulunan yağlanmanın giderilmesi için özellikle limon suyunun günlük olarak tüketilmesi gerekmektedir.

Göbek eriten diyet Canan Karatay, özellikle balık yağı kapsüllerini önermektedir. Diyetlerde mutlaka bunun tüketilmesi omega 3 açısından zengin bir gıda olmasından kaynaklanmaktadır. Bir diğer ürün ise çörek otudur. Bu otun özellikle tüketilmesi diğer birçok hastalığında çaresini bulmak için faydalıdır. Çörek otunun oldukça yüksek bir faydası bulunmaktadır. Çoğu hastalığın tedavisi içinde yine bu otun tüketimi birçok kişi tarafından sağlanmaktadır. Göbek eritmek için uygulanması gereken bir diğer besin kaynağı ise su’ dur. Suyun bolca tüketilmesi sadece göbek bölgesini değil, birçok bölgeyi de düzenlemektedir. Ç

Göbek eriten diyet Canan Karatay tarafından tercih edilen bir diğer etken ise zencefil çayıdır. Bu çay diyet yapan birçok kişiye sunulan bir üründür. Diyet yaparken termojenik bir etki yaratması bal ile tüketilmesini gerektirmektedir. Kızılcık meyve suyu da göbek eriten bir etki yaratmaktadır. Normal su ile karıştırılarak tüketilmesi gereken bu suyun yağ yakıcı bir özelliği bulunmaktadır. Diyet yaparken özellikle uygulanması gerekli olan noktalardan biri olan bu meyve suyunun göbek eritmeye yüksek bir etkisi bulunmaktadır. Canan Karatay, diyetin yanı sıra uygulanması gerekli olan spor listesi de vermektedir. Karın çalıştıran hareketlerin günlük olarak tekrarlanmasının faydası da unutulmamalıdır.http://binbirdiyet.com/

Kendi Yapabileceğiniz Böcek/Sinek Kovucu, Hem de Güzel Kokulu


Kendi Yapabileceğiniz Böcek/Sinek Kovucu, Hem de Güzel Kokulu
Sivrisinek ve böcek sezonu geldi. “Doğal” olmak yaşam tarzınız olduğunuzu düşünseniz bile, muhtemelen eviniz içinde veya üzerinizde gezinen sinek veya böcekler istemezsiniz. Bunları kovamak için en iyi yöntem önlemek olsada(tüm besin kaynaklarını kapalı tutmak ve evinizi temiz tutmak), aramızda ki en titiz olanınımıza bile böceklerin saldırısına uğrayabilir.

Pek çok ticari böcek kovucular hastalık taşıyıcı böceklere karşı koruma olarak DEET veya N, N-Dietil-meta-toluamid kullanır. Bu bir zehir ve pestisit olan DEET, merkezi sinir sisteminin aktivitesinin inhibisyonu ile böcekleri öldürür. Ancak, bu güçlü kimyasal da ciddi epidermal reaksiyonlar, uykusuzluk, duygusal ve bilişsel işlev bozuklukları ile bağlantılı olmuştur.

DEET için iyi bir doğal bir alternatifse Citronella olmuştur; bu uçucu yağ parfüm, mumda, kozmetikte, sabunda ve tütsülerde dünyada yaygın bir biçimde kullanılmaktadır. Fakat insanların bir kısmı bu kokuyu beğenmiyebildiği gibi bşr kısmındada cilde uygulandığında kalp hızını yükselttiği bulunmuştur. Citronella ABD’nin Çevre Koruma Ajansı tarafından onaylanmış olsa da, Kanada’nın ulusal sağlık kurulu aşamalı kullanımdan kaldırma sürecinde ve İngiltere citronellanın böcek kovucu ürünlerde aktif madde olarak yasaklamıştır.

Neyse ki, böcek kovucular için başka doğal seçeneklerde vardır. Bunları mağazalarda doğal böcek kovucular olarak görebilirsiniz, ama incelediğinizde – çoğunun esansiyel yağların sadece farklı kombinasyonları olduğunu görürsünüz.  Evde kendi böcek kovucunuzu yapmak daha kolay ve daha ucuzdur.

Malzemeler

15-20 damla esansiyel lavanta yağı

3-4 yemek kaşığı vanilya özü

¼ fincan taze limon suyu

500 ml sprey şişesi

Yapılışı

1. Sprey şişesinde uçucu yağ, vanilya ve limon suyu birleştirin.

2. Sprey şişesinin geri kalanını su ile doldurun ve iyice sallayın.

3. Ev yapımı böcek kovucunuz kullanıma hazır! Kolunuza, bacağınıza ve vücudunuza serbestçe sıkabilirsiniz.

Alternatifler:

Eğer lavanta kokusu beğenmezseniz, bunun yerine lemongrass (limon otu) yağını kullanabilirsiniz.

Daha ferahlatıcı kovucu için (sıcak yaz günleri için ideal), karışıma serinletici nane esansiyel yağından beş damla ekleyin.http://organikmi.com/

CANAN KARATAY'DAN MUHTEŞEM TAVSİYELER


CANAN KARATAY'DAN MUHTEŞEM TAVSİYELER

Prof. Dr. Canan Karatay, yeni kitabında anne adayları ve hamilelere sesleniyor: Şekerden uzak durun, ekmek yemeyin, makarnaya elinizi sürmeyin, bol yumurta tüketin.

Karatay yeni bir iddiada bulunuyor: Bir dönem bazı doktorlar yumurtayı yasakladı, sonrasında toplumda sinir hastalığı, depresyon vakaları arttı.

Karatay, yeni kitabı Anne Adayları ve Hamileler İçin Karatay Diyeti ile bu kez sağlıklı bir nesil yetişmesi için önerilerde bulunuyor. Star gazetesinden İnci Döndaş'a konuşan Karatay, beslenme üzerine çarpıcı bilgiler verdi.

- Sağlıklı bir bebeğin dünyaya gelmesi için her şey anne ve babada mı bitiyor?

Evet, ama anne ve babanın yanı sıra çevresel faktörler de çok önemli! İşte bunun için Anne Adayları ve Hamileler İçin Karatay Diyeti kitabını yazdım. Sadece hamilelik sırasında değil bebek yapma planı başladığı zamandan itibaren yani hamilelikten en az altı ay önce sağlıklı beslenme ve yaşam biçimini edinen anne-babalarda sağlıklı yumurta ve sperm oluyor. Bu da bebeğin sağlıklı bir şekilde dünyaya gelmesi için ilk adım. Anne veya baba kiloluysa ya da sağlıksız bir beslenme/yaşam biçimi varsa haliyle yumurta ve spermlerinin kalitesi bozuluyor. Ayrıca gebeliğin oluşması için de genelde çok uğraşıyorlar. Bugün sebebi bilinmeyen infertilite yani kısırlık vakaları çok sık görülüyor! Bilimsel çalışmalar, kısırlığın en büyük sebepleri arasında tarım ilaçları, hormonlu yapay gıdalar, hibrit ve GDO’lu tohumlar olduğunu gösteriyor.

- Çocuk dünyaya getirme sürecinde anneye yüklenilir. Beslenmesinden yaşam biçimine kadar her şeyini düzeltmesi istenir. Siz yeni kitabınızda babanın da rolünün çok önemli olduğunu söylüyorsunuz.

Babadan gelen spermlerin sağlıklı olması lazım! Sigara içen bir babanın çocuğu hayata genelde 1-0 yenik başlıyor, anne karnındaki gelişimi sağlıksız olabiliyor, dünyaya gelince birçok sağlık sorunu ortaya çıkabiliyor. Aşırı veya biraz fazla kilolu ise insülin direnci demek. İnsülin bir hormon. İnsülin hormonu arttıkça testosteron, östrojen, progesteron düşüyor... Erkeklerde de kısırlık, sperm azlığı, spermlerdeki canlılık azlığı ortaya çıkıyor.

- İnsülin yüksekliğinin sebebi nedir?

Şeker ve vücutta şekere dönüşen yiyecekler. Başta da ekmek geliyor. Türkiye’de de ne kadar çok ekmek tüketildiğini biliyorsunuz. Ekmeğin glisemik indeksi şekerden de yüksek. Bir kişi ister erkek ister kadın olsun, ister hamile olsun ister olmasın insülinini yükseltmeyecek! Embriyo ana rahmine düşer düşmez, anne adayında insülin yüksekliği başlar. Çünkü hamileliğin iyi gidebilmesi için vücudun yağlanması gerekiyor. İnsülin, vücudu yağlandıran tek hormondur. O nedenle hamileliğin fıtratında insülinin yüksek olması var. Dolayısıyla sağlıksız beslenerek o hormonu daha da yükseltmenin bir anlamı yok! Hamile kadınlara ‘İki canlısın makarna, baklava, börek ye’ dememek lazım.

Özellikle aile büyükleri ve hatta konu komşu bebek biraz zayıf ise onun sağlıksız olduğunu, iyi gelişim göstermediğini düşünüyor. Bebeğin normal kiloda olması onun sağlıksız olduğunu mu gösterir?

Hayır. Bebeğin zayıf olması, onun hasta olduğunu göstermez. Sizin dediğiniz mahalle baskısıdır! Mahalleliye kulak asmayın! Hamilelik, lohusalık ve emzirme döneminde yüksek glisemik indekse sahip karbonhidrat tüketmediğiniz takdirde bebekleriniz sağlıklı olacaktır. Ne yiyecekler? Bol bol yumurta yiyecekler.

Haftada kaç yumurta yesinler?

Ne demek haftada kaç yumurta? Çin’de gebelere ve emzirenlere günde 10 yumurta veriyorlar.

YUMURTA YİYİN Kİ BEYNİ GELİŞSİN

Günde 10 yumurta yiyebilir miyiz?

Yiyebiliyorsanız eğer, mideniz kaldırıyorsa... Tabii ki tek seferde değil! Sabah, öğle, akşam gün içine dağıtarak... Doğal köy yumurtası olmalı. Çünkü yumurtanın sarısında kolin denilen madde beyin ile vücuttaki sinir iletisini sağlayan asetilkolinin ana maddesidir. Malum ülkemizde bir dönem bazı doktorlarımız tarafından yumurta yasaklar listesine alındı, sonrasında ise toplumda sinir hastalığı, depresyon vakaları arttı.

- O nedenle mi toplum bu kadar gergin?

Sadece o yüzden değil elbette; çevresel etkenler, hava kirliliği, trafik, yoğun stres, elektromanyetik dalgalar, yapay gıdalar, trans yağlar, abur cubur vb. Olumsuz çevresel etkenlere karşı doğal beslenme ve sağlıklı yaşam biçimi edinmek gerekiyor ki vücudumuz kendini koruyabilsin.

ŞEKER ALZHEIMER YAPIYOR

Son kitabınızda “Anne karnındaki fetus gelişim şekli, 64 yaşındaki insanın glikoz metabolizmasına dahi etki edebiliyor. Gebelikte annelerin şeker metabolizması bozuksa bebek 64 yaşına geldiğinde onda da şeker metabolizması bozukluğuna neden olabiliyor” diyorsunuz.

Bu bir araştırmanın sonucu. Bu bilimsel araştırmalar gösteriyor ki, bütün kronik/dejenaratif hastalıklar ana rahminden itibaren önlenebiliyor! Mesela insülin direnci ana rahminde, annenin beslenmesine bağlı olarak başlıyor. Anne gebelikte baklava, börek gibi glisemik indeksi yüksek gıdalarla beslenirse, ana rahmindeki bebekte insülin direnci başlıyor. Yani bebekler kız veya erkek demeden hastalığa namzet doğuyorlar! Vücudumuzda kan şekerinin dalgalanmaması gerekiyor. İşin özü şekeri ani yükselten içecek ve yiyeceklerden uzak duracağız. Benim babam şeker hastasıydı, annem bize çocukluğumuzdan beri çayı-kahveyi şekersiz içirdi. Ben de çocuğumu öyle büyüttüm. Şeker gerekli bir gıda değil. Söylenenin aksine beyin şekerle beslenmiyor. Beyin şeker aldığı vakit, iki saat beyinde mutluluk oluyor. Ancak fazla şeker birçok hastalığa zemin hazırlıyor. Bugün Alzheimer’a beynin Tip 3 şeker hastalığı deniliyor.

MAKARNAYA AŞERİLMEZ

- Bir de aşerme var ki eğer hamile bir kadın makarnaya, böreğe aşeriyorsa?

Makarna ve böreğe aşerildiğini duymadım. Eğer aşeriyorsa büyük ihtimal gizli şekeri vardır. Gebelerdeki asıl sorun gizli şekeri ya da şeker hastası olduğunu bilmeden hamile kalmak. İnsan vücudunun yüzde 60’ı su, yüzde 20’si protein, yüzde 19,9’u yağ, sadece yüzde 1’den azı karbonhidrat.

- Yani biz yediklerimizle bu yüzde 1’i yükseltmeyeceğiz değil mi?

Evet. Bütün mesele bu! Eğer bu oran tutuyorsa bebek sağlıklı olur, hamilelik iyi geçer.

EKMEĞE KÜREKLE HAPUR HUPUR TUZ ATILIYOR

- Ekmek yenilmemesini öneriyorsunuz. Siz ne zamandan beri ekmek yemiyorsunuz?

Biz ABD’den döndüğümüzde ekmeklere saldırdık, çıtır çıtır ekmekleri çok özlemiştik. Sonra enimize büyümeye başladık. Sonra tuzdan mı oluyor deyip tuzsuz ekmek yedik. Tuzsuz ekmeğin de bir faydası olmadı. Sonra Kadıköy’de meşhur bir fırına gittim ‘Ekmekleri nasıl yapıyorsunuz, bana gösterir misiniz?’ dedim. ‘Buyurun teyze’ dediler, içeri aldılar beni. Hamura kömür kürekleriyle hapur hupur tuz atıyorlardı. Ondan beri ekmek yemiyorum. Şimdiki ekmek, pizza hamurundan yapılıyor. Modern buğdayla yapılan ekmekte binlerce tür gliadin var, kronik bağırsak hastalıkları, demir eksikliği, ürik asit yüksekliğinin sebebinin bu gliadinler olduğu gösterildi. Gliadinlerin yani glutenin tek faydası hamuru lastik gibi uzatması! Hani pizza hamurunu uzatırlar ya onu sağlar. Klasik eski buğdayla pizza yapamazsınız, börek de açamazsınız! Sadece ekmek yapabilirsiniz. Eğer ekşi mayalı ekmek buluyorsanız yiyin. Zaten küçük bir parça yediğinizde doyuyorsunuz, iki gün canınız bir şey istemiyor, acıkmıyorsunuz çünkü.

KARATAY UŞAĞI DOĞDU

Karatay Diyeti’ni uyguladıktan sonra hamile kalan kişilerin olduğunu anlatıyor Canan Karatay. Hatta onlardan biri yeni doğum yapmış: “Azerbaycan’dan Aysel Hanım, hamile kalmak için senelerce uğraşmış. Gitmediği hekim, uzman kalmamış. Her gittiğinde de 400 dolar ödemiş. Bir gün beni televizyonda izlemiş, dediklerimi uygulamış, birkaç ay sonra hamile kaldığını öğreniyor. Üstelik ilaç filan kullanmadan. Birkaç ay önce doğum yaptı ve o günkü fotoğraflarını gönderdi. Bebeğin adını ‘Karatay Uşağı’ koymuşlar. Uşak, bebek demek.”

D VİTAMİNİ EKSİKLİĞİ ŞİZOFRENİ YAPAR

Kitabınızda D vitaminin öneminden bahsediyorsunuz.

D vitamini vücut hücrelerinin sağlıklı çalışmasını sağlıyor. Ama maalesef güneş ışığının bol olduğu Türkiye’de hastalarımın yüzde 90’ınında eksik. Hem de neredeyse sıfıra yakın. Bunun başlıca sebebi beslenme. D vitamini yağda eriyor. Yağ yeme yasağı geldikten sonra vücuda giremez oldu. D vitamini et ve sakatatta var. Bu aslında vitamin de değil, bir hormon! Güneşin ultraviyole ışınları cildimize değdiğinde vücut D vitamini üretir, kolesterolün de ana maddesidir. Ancak güneşlenirken koruyucu kullanmak D vitamini üretimini engeller.

Bir de D vitamini eksikliğinin neden olduğu rahatsızları sıralamışsınız. O rahatsızlıklar arasında şizofreni ve varis de var.

Çünkü hücreler çalışmıyor. Beynin hücreler ve sinir sistemi iletisinin normal olması için D vitamini ve kolesterole ihtiyacı var. Yeni yayımlanan bir araştırmanın sonuçlarına göre, bunun eksikliği Alzheimer sebebi. D vitamini International Unite (IU) olarak 100’ün üzerine çıktığında, bu kişilerin Alzheimer olmadığı gösterildi.

Adeta popstar kadar ünlüsünüz. İlginç olaylar yaşıyor musunuz?

Ordu’da ilkokul öğrencileriyle konuşuyorum, onlara ‘Fıstık yerseniz fıstık gibi olursunuz, turp yerseniz turp gibi olursunuz’ dedim. Çocuklardan biri kalktı dedi ki ‘Ben anlamadım, fıstık yersek nasıl fıstık gibi oluyoruz?’ Çok güldüm. Çocuklardan biri de ‘Siz hep balık yiyin diyorsunuz, balık kraker de yiyebilir miyiz?’ diye sordu. Yazın yazlıkta denizden çıktık, eve doğru yürüyoruz eşimle. 9-10 yaşlarında üç-dört erkek çocuğu duvara oturmuş kola içiyorlar. Beni görür görmez kolaları sakladılar. Yanlarına gidip başlarını okşadım ‘Niye saklıyorsunuz, neden benden korkuyorsunuz?’ dedim, ‘Bakın karaciğerleriniz yağlanmış’ dedim ve yürüdüm. Ertesi gün terasta otururken bir hanım geldi ‘Hocam dün bizim oğlanı görmüşsünüz eve geldi, ‘Hani TV’de yumurta yiyin diyen bir teyze var ya o burada oturuyor’ diye haber verdi. Ben de sizinle tanışmak istedim’ dedi. Bazen de anne ve babalarını şikâyet ediyorlar. Çocuklardan biri kitap fuarında ‘Anneme pirinç pilavı pişirme diyorum, o hala pişiriyor. Anneme söyler misiniz yapmasın’ demişti.Kaynak:www.mansurelsabah.com

Günde 20 Bardak Çay İçin Çünkü



Kemikler için günde 20 bardak siyah çay

Japon bilim insanlarının yaptığı açıklamaya göre, siyah çay içerisindeki antioksidantlar özellikle ileri yaşlarda oluşan kemik erimesini önlüyor.

"Osteoporoz" adı verilen ve yaşı ilerlemiş insanlarda görülen kemik erimesi olarak tanımlanan hastalığa karşı siyah çay içmenin faydalı olduğu açıklandı.

Osaka Üniversitesi’nde yapılan ve Keizo Nishikawa tarafından yönetilen araştırmada siyah çaydaki "theaflavin-3" adlı antioksidantın kemik dokusuna zarar veren "metiltransferas" isimli enzimi yok ettiği ve bu şekilde kemiklerin dokusunun güçlü kaldığı tespit edildi.

Japon bilim insanlarının açıklamasına göre fark edilebilir bir gelişme meydana gelmesi için 60 kilo ağırlığında olan bir yetişkinin kemik dokusunu güçlendirmek için günde 20 bardak çay içmesi gerekiyor.

Şeker'den korunmak için de, çay için

Amerikalı araştırmacılar, günde üç fincan çay içmenin, diyabet riskini azalttığını savunuyor. Araştırmaya göre siyah çay, kandaki glikoz seviyesini düşürmeye yardımcı oluyor.

Çayın glikoz üzerindeki bu etkisi tip 2 diyabetin önlenmesinde ve kontrol altına alınmasında rol oynuyor.

Framingham Üniversitesi’nin yürttüğü araştırmada, siyah çay laboratuvar ortamında demlendikten sonra mercek altına alındı.

Çaydaki antioksidanın, kan şekerini yükselten enzimi önlediği görüldü.

Çayın kalp ve damar sistemi için de faydalı olduğu belirtiliyor.

Uzmanlar, diyabetin önlenmesi ve kontrol altına alınmasına yardımcı olması için günde üç fincan çay içilmesini öneriyor. Tabii ki şekersiz içmek şartıyla.Kaynak:www.mansurelsabah.com

Suyu neden oturarak içmek lazım?


Suyu neden oturarak içmek lazım?

Gazi Üniversitesi Gazi Eğitim Fakültesi Kimya Eğitimi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. İbrahim Uslu, vücudun susuz kaldığında beyin hücrelerini susuz bırakmamak ve beyne az kan gitmesini önlemek için başta kol ve bacak olmak üzere, böbrek ve akciğer damarlarından kanın çekilerek beynin su ihtiyacının karşılandığını söyledi.

SUSUZLUK TANSİYON, ROMATİZMA, UYUŞUKLUK, BEL AĞRISI NEDENİ OLABİLİR

Susuz kalma neticesinde damarların büzüşerek daralması ile yüksek tansiyon, romatizma, uyuşukluk, halsizlik, bel ağrısı gibi en temel rahatsızlıkların ortaya çıktığını ifade eden Uslu, bunun yanı sıra histamin salgısının mide asit salgısını artırdığını, bunun da gastrit, ülser, reflü, mide ağrısı ve sonunda kanser hastalığına neden olduğunu belirtti. Uslu, akciğer damarlarının büzüşmesinin nefes darlığı ve astım gibi hastalıkların en temel nedeni olduğunu vurguladı.

BÖBREK VE SAFRA TAŞINA NEDEN OLABİLİR

Böbreklerden suyun çekilmesinin böbrek taşlarına neden olduğunu, damarların iyice büzüşerek ve idrar çıkartmayı azaltarak su kaybını önlemeye çalıştığını anlatan Uslu, "Bu da yalnız böbrek değil safra taşı oluşmasına da sebep oluyor. İdrarın sürekli böbreklerde tutulması böbrek hasarı ve böbrek yetersizliğine neden oluyor. Su içilmediği sürece tansiyonumuzun yüksek kalması damarlarımıza ciddi zarar verince öncelikle nefes darlığı, astım, epilepsi ve kalp hastalıkları ve hatta kalp krizi riski başlıyor. Kan şekerinin yükselmesine bağlı olarak şeker hastalığı ortaya çıkıyor" dedi.

"HERKESE GÜNDE İKİ LİTRE SU İÇMEYİ TAVSİYE EDİYORUM"

"İnsan ne kadar susuyorsa o kadar su içmeli" önerisinin yanlış olduğunu savunan Uslu, şöyle devam etti:

"Yalnızca hayatı sürdürebilecek kadar su içmek sağlıklı bir yaşam için yeterli değil. Birçok insan yeterli sıvı aldığını düşünüyor çünkü alkol, asitli içecekler, şekerli meyve suları gibi çeşitli sıvılar alınca vücudunun su ihtiyacını karşıladığını sanıyor ama bu doğru değil. Özellikle asitli içecekler bırakın faydayı sağlığımız için çok zararlı sıvılardır. Bu tip içecekler dudak kuruluğunu geçirdiği için susuzluğu hissedemiyorsunuz."

Uslu, suyun az tüketildiğinin tek göstergesinin idrar olduğuna işaret ederek, şunları söyledi:

"İdrarın berrak ve kokusuz olması gerekir. İçilen su aşırı soğuk olmamalı ve su yemekten en geç yarım saat önce içilmelidir. Yemekle alınan su midemizdeki asiti seyreltir ve bu da yemeklerin sindirilmesini azaltır. Yatmadan evvel mutlaka bir ya da iki bardak su içmeye özen gösterilmeli.

Su oturarak içilmeli. Ayakta su içildiğinde doğrudan onikiparmak bağırsağına geçer. Oturarak içince su önce midede birikir, içinde mikrop varsa ölür ve daha sonra oniki parmak bağırsağına geçer. Oturarak su içme usulüne uymakla insan kolera da dahil birçok bulaşıcı hastalıktan korunmuş olur.

Halkımıza su içmeyi öğretebilirsek obezite başta olmak üzere çok sayıda hastalığın önüne geçmiş oluruz. Herkese günde iki litre su içmeyi tavsiye ediyorum."

Günde bir bardak maden suyu şart!


Günde bir bardak maden suyu şart!

Ferahlatan maden suyunun yerini hiçbir şey tutamaz. Günde bir bardak maden suyu içmenin vücudunuza sağladığı yararlar, onu daha çok sevmenizi sağlayacak.Meyve dilimleriyle maden suyunu tatlandırabileceğinizi de hatırlatalım! İşte maden suyunun faydaları...

Her yaştaki bireyin günlük kalsiyum gereksiniminin karşılanmasında takviye olarak düşünülebilir. Böylece güçlü kemik yapısının oluşması ve korunmasını sağlar.

Sağlıklı bireylerde, içerdiği sülfat ve bikarbonat iyonları sayesinde sindirim sistemi (mide ve bağırsaklar) ve boşaltım sistemi (böbrekler ve idrar yolları) fonksiyonlarını destekler (maden suyunun önerilen miktardan fazla tüketilmemesi şartıyla geçerlidir).

Solunum, idrar ve terleme ile oluşan su ve mineral kaybının karşılanmasında, ölçüsü kadar kullanılabilir.

Cildin gerekli olan su ve mineral ihtiyacını da karşılayarak cilde gergin, pürüzsüz ve canlı bir görünüm kazandırılmasına yardımcıdır.Büyüme çağında, hamilelikte ve yaşlılıkta artan mineral ihtiyacının (magnezyum, kalsiyum, flor ve sodyum gibi) karşılanması, gerektiği kadar kullanılarak sağlanabilir.

Bikarbonat içeriğinin yüksek olması ise, asit fazlalığı, yanma ve ekşime ile seyreden mide hastalıklarında mide asidi fazlalılığını baskılayıcıdır.Boyalı, katkı maddeli içecekler yerine maden suları tercih edilebilir. Son dönemde meyveli çeşitleri de piyasada bulunmaktadır. Fakat bunların kalorileri de dikkate alınarak tüketilmesinde fayda vardır.

Dünyanın mikrobu bu kapaklarda


Dünyanın mikrobu bu kapaklarda

Hijyen Konseyi Sözcüsü Mehmet İmrek, kutu içeceklerin kapaklarındaki tehlikeye dikkati çekerek, "Birçok depodaki fare ve böcekler, yiyecek bulmak için teneke kutu içeceklerinin ağızla temas eden üst bölgesinde, kapaklarında gezinebilmekte ve pisliğini bırakabilmektedir" dedi.

İmrek, AA muhabirine konseyin hijyen, temizlik ve buna bağlı sağlık konularında özgün çalışmalar gerçekleştirmek üzere kurulduğunu söyledi.

Hiçbir yere ve makama bağlı olmayan, 1 Şubat'ta faaliyetine başlayan kuruluşta gıda mühendisleri, veteriner hekimler, hukukçular, sağlıkçılar ile gıda ve tüketici derneklerinin yer aldığını dile getiren İmrek, kutu içeceklerdeki tehlikeye dikkati çekmek istediklerini anlattı.

Kutu içeceklerin bazı temiz ve hijyenik olmayan ortamlarda depolanması sebebiyle fare ve diğer haşerelerin gezinme ve pisliklerinin muhafaza alanı haline gelebildiğini vurgulayan İmrek, şöyle devam etti:
"Ramazanın yaz sıcaklarına denk gelmesi ve mevsim sıcaklarına bağlı artan sıvı tüketimi, insanları bazı ölümcül tehlikelere maruz bırakmaktadır. İçeceklerin teneke kutularının hijyenik olmayan koşullarda saklanması ve aynı şekilde tüketime sunulması, farkında olmayan birçok insanın sağlığını tehdit etmekle kalmayıp ölümüne de neden olabilmektedir. Bu sebeple tüketilen gıda maddeleri ve içeceklerin hijyen kurallarına riayet edilerek üretilmesi, ürünlerin temiz ve hijyenik alanlarda depolanması, nakliyesinin yapılması ve satışa sunulması temel kuraldır."

Bazı teneke kutu içeceklerin tam hijyenin sağlanmadığı depolarda tutulduğuna işaret eden İmrek, birçok deponun bakımsızlıktan rutubet koktuğunu, haşere ve farelere barınma alanı olabildiğini dile getirdi.

- Fare, böcek, toz ve mikroplar, kutu içeceklerin kapaklarında

Fareler ve böceklerin yiyecek bulmak için teneke kutu içeceklerin ağızla temas eden üst bölgesinde gezinebildiğini ve pisliklerini bırakabildiğine değinen İmrek, şunları kaydetti:

"Hatta bazı büfe, kafeterya ve lokantaların depolama alanı yetersizlikleri sebebiyle teneke kutulu içecekler, kaldırım kenarlarında gün boyu tutularak toz ve mikroplara maruz bırakılmakta, sokak hayvanlarının üzerinde uyumaları için yuvaları olmaktadır. ABD'de yaşanan elim bir olayda kutu içecek içen kadın öldü. Otopsi sonucunda kadının, teneke kutu üzerinde bulunan fare idrarı kalıntısından öldüğü belirlendi. Ülkemizde birçok kişi, bu yüzden rahatsızlanmakta ancak nedenini bilmemektedir. Bu konudaki hijyen sorunu, insan hayatına mal olacak kadar ciddidir."

Kutu içeceklerin direkt olarak tüketicilere servis edildiği veya bardak ve pipetle içime sunulduğunu belirten İmrek, "İşte asıl tehlike de burada başlamaktadır. Zira kemirgenler yapıları itibarıyla kendileriyle teması bulunanlara hastalık bulaştırabilmektedir" dedi.

Farelerin kemirgenler sınıfında çok pis ortamlarda barınan hayvanlar olduğunu ifade eden İmrek, farelerin gezdiği yüzeylere bulaşan virüs ve mikroorganizmaların kapaklara ağızlarıyla temas eden insanlara da geçebileceğini söyledi.

- Kutu içeceklerin yasaklanması için imza kampanyası

İmrek, teneke kutulu içeceklerin yasaklanması ya da hijyenik tüketime sunulur hale getirilmesi gerektiğini anlatarak, "Gıda Yönetmeliği'nde derhal değişiklik yapılarak bu tedbirlerin alınması sağlanmalıdır. Sağlıklı nesil ve gelecek için bu kesinlikle şarttır. Aksi takdirde gelecek nesiller hastalıklarla boğuşarak hastane kapılarında sürünecek, ilaç tüketimine bağlı yaşam idame ettiren toplum haline gelecektir" uyarısında bulundu.

İmrek, sözlerini şöyle tamamladı:

"Hijyen Konseyi olarak, kutu içeceklerin yasaklanması veya hijyenik hale getirilmesi için imza kampanyası başlattık. Hedefimiz, bir milyon ıslak veya elektronik imza toplayarak, bu imzaları TBMM ve ilgili bakanlıklara göndermek. Tüketiciler, www.tehlikeyedikkat.com adresine girerek internet üzerinden imza verebilecekleri gibi İstanbul'un değişik lokasyonlarında kurulan imza stantlarında da kampanyaya destek verebilir. Hedefimiz, bir milyon ıslak veya elektronik imza toplayarak, bu imzaları TBMM ve ilgili bakanlıklara göndermektir."

Diş macunuyla neler yapılabilir?


Diş macunuyla neler yapılabilir?

Diş macunları dişler dışında da şahane temizlik ürünü olarak kullanılabiliyor. Bununla birlikte başka faydaları da var.

İşte diş macunuyla yapabilecekleriniz...

-Aşınma lekelerini kaldırdığı gibi ayakkabıyı gıcır gıcır gösterebilirsiniz.

-Ayakkabılarınızı temizleyebilirsiniz.

-Fildişinden yapılmış bilardo topu, piyano tuşları ve takıları temizleyebilirsiniz.

-Ütünüzü temizleyebilirsiniz.

-Pırlanta yüzüğünüzü parlatabilirsiniz.

-Bebek emziklerinin kokusunu giderebilirsiniz.

-Gözlük buğulanmalarını engelleyebilirsiniz.

-Banyodaki aynanın da buğulanmasının önüne geçebilirsiniz.

-Banyo ve mutfak musluklarını ve lavabosunu temizleyebilirsiniz.

-Gümüş eşyaları parlatabilirsiniz.

-Duvardaki pastel boyaları silebilirsiniz.

-Kumaşa dökülen mürekkebi silebilirsiniz.

-Mobilyalardaki su lekelerini ortadan kaldırabilirsiniz.

-Elinizdeki kokuyu giderebilirsiniz.

-Halılardaki inatçı lekeleri çıkarabilirsiniz .

-Kahve olur çay olur, eski diş fırçası yardımıyla bu lekelere diş macunuyla müdahale ederseniz lekelerden kurtulabilirsiniz.

-Duvardaki delikleri kapatabilirsiniz.

-Diş macununu alçı gibi kullanarak duvar deliklerini doldurup üstünü boyayabilirsiniz.

-Arabanızın farlarını temizleyebilirsiniz.

-Sivrisinek ısırıklarının kaşıntısını önleyebilirsiniz.

-Sivilcelerden kurtulmak için kullanabilirsiniz.

-Yatmadan önce sivilcenizin üstüne diş macunu sürün. Macun sivilce bölgesini yağlanmaya karşı korur ve sivilceyi kurutur.

Çay her derde deva



Çay her derde deva

Rize Ticaret Borsası (RTB) tarafından çayla ilgili yaptırılan bilimsel araştırmaların sonuçları, 'Doğal ve Sağlıklı Bir Yaşam İçin Çay İçin' adlı kitapçıkta toplandı. Yapılan araştırmalarda, çayın kanser ve beyin tümörü riskini azaltmasının yanısıra insan sağlığı için çok önemli yararları olduğunun belirlendiğini kaydeden RTB Başkanı Erdoğan, hazırlanan kitapçığın halka dağıtıldığını söyledi.

Konuya ilişkin yazılı açıklama yapan RTB Başkanı Mehmet Erdoğan, çay için değişik tarihlerde yaptırdıkları bilimsel araştırmalarda, insan sağlığının yanı sıra hayatı kolaylaştıran birçok faydasının da ortaya çıktığını söyledi. Bu bilgileri bir kitapçık haline getirerek halka dağıttıklarını kaydeden Erdoğan açıklamasında şu görüşlere yer verdi:
"Çayla ilgili yapılan son araştırmalar çok yararlı bir bitki olduğunu tekrar kanıtladı. Türk çayı vücudun su dengesini koruma, kanser riskini azaltma, kanser yapıcı hücre oluşumunu engelleme, gerginlik ve uykusuzluğu giderme, cilt sağlığı, bağışıklık sistemini 5 kat arttırma, beyin tümörü riskini azaltma, sindirimi kolaylaştırma, ishalin durdurulması ve böbreklerin daha iyi çalışması gibi çok önemli yararlar sağlıyor. Vücuttaki mineral dengesini koruyor, kireçlenmeyi önlüyor, kemikleri güçlendiriyor. Diş hastalıklarını da önleyen çay, kan dolaşımının kolaylaştırıyor, damar sertliğini, yorgunluğu ve depresyonu önlüyor. İdrarı temizliyor, metabolizmayı yeniliyor, kalp krizi riskini de azaltıyor. Hormonları güçlendirerek mutluluğu da arttırıyor."

ÇAYIN POSASI VÜCÜTTAKİ YARALARI TEMİZLİYOR
Demlikte kalan çay posasının da atılmaması gerektiğini belirterek posanın da bir çok yararı olduğunu kaydeden açıklamada şu ifadeler kullanıldı:
"Ilık çay dolu bir leğende 10 dakika tutulan ayaklarda koku kalmıyor. Posası süzülüp soğuyan dem ile gargara yapılması boğaz ağrısını alıyor. Çay posası kurutulup buzdolabına konulunca istenmeyen kokuları önlüyor. Vücudun ılık çayla ovalanması yağlanmayı engelliyor. Antibiyotik etkisi gösteren çay ile vücuttaki yaralar temizlenebiliyor. Sıcak çay ile ovulan ellerde balık veya soğan gibi istenmeyen kokular önlenebiliyor. Çay buharı gözdeki çapaklanmayı engelliyor. Şampuanla yıkandıktan sonra bir çaydanlık çayla durulanan saçlar pırıl pırıl oluyor. Yemek yerken dilinizi ısırdıysanız veya ağız içerisinde oluşan yaralar varsa çay gargarası ile kısa sürede tedavi ediliyor."Kaynak:www.mansurelsabah.com

Cola'nın akıl almaz zararları !


Cola'nın akıl almaz zararları !

ABD'deki BWH hastanesi ve Brown Üniversitesi'nden bilim insanlarının yaptığı ve 2 bin 149 kişinin durumunun incelendiği araştırma, şekerli ve gazlı içeceklerin fazla tüketilmesi dizlerde kireçlenme,reaksiyonlar,egzama,astım,Diş rahatsızlıkları diyabet Böbrek rahatsızlıkları ,kurdeşen v.s neden olabileceğini gösterdi.

1 bardak kola, 1 saatte neler yapıyor?

1 bardak kola içtiğinizde kanınıza 10 çay kaşığı kadar şeker giriyor. Yani almanız gereken günlük şeker dozunun yaklaşık 100 katı.

İç Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Canan Karatay, bir bardak kolanın 60 dakikada vücuda verdiği zararı sekiz başlık altında şöyle özetliyor:

1. İlk 10 dakikada: Kanınıza hemen 10 çay kaşığı kadar şeker girer. Bu normal günlük dozun 100 katı kadardır. Bulantınızın olmamasının nedeni içinde bulunan 'fosforik asiddir'.

2. İlk 20 dakikada: Kan şekeriniz aşırı şekilde yükselir. Bunun sonucu pankreasınızda aşırı derecede insülin salgılanır ve kan şekerinin fazlası karaciğerde yağ olarak depolanmaya başlar.

3. 40 dakika içinde: Kafeinin tamamı dolaşıma girmiş olur. Kan basıncı yükselir, karaciğerden daha fazla şeker yapılarak kana geçer ve kan şekeri tekrar yükselir.

4. 45 dakika içinde: Beyinde dopamin yapımı artar, mutluluk hissi başlar (eroinin etkisine benzer bir etki meydana gelir.)

5. 60 dakika içinde: Ani açlık hissi oluşur.

6. Tekrar kolaya ve tatlılara saldırırsınız.

7. Bu kısır döngü devam ettiği süre karaciğer ve göbek yağlanması artar, vücudun tüm hücrelerinde leptin ve insülin direnci gelişir.

8. Şişmanlık hastalığını başlatmıştır ve bütün dejeneratif hastalıkların nedenidir.

Çoğunda litre başına 100 gramdan fazla, yani 20 küpe eşit şekere rastlanırken, bu rakam Coca- Cola'da 18, Pepsi de ise 17 olarak açıklandı.

"Light" kolaya gelince; tatlandırıcı miktarının "vücuda zarar verecek kadar çok oranda" olduğu belirildi. Kurum, fazla şeker tüketiminin başta obezite olmak üzere, diyabet ve kardiyovasküler hastalıklara yol açtığı hatırlattı. Bilim insanları, laboratuvardaki incelemede sürpriz bir şekilde tarçın, Hindistan cevizi ve turunçgiller gibi bazı bitki ve meyvelerin bulgularını da elde etti.

Kurum, bazı insanların bu bitki ve meyvelere karşı alerjik olduğunu hatırlatarak, giderek artan gıda alerjilerinin bir nedeninin de kola olabileceği belirtildi. Daha önce gazlı içeceklerde bulunduğu bilinmeyen "terpen"in doğal ürün bileşeni olarak a r o m a yaratmakta kullanıldığı keşfedildi. ABD'nin Kaliforniya eyaletinde kanserojen olarak kabul edilen fosforik asit veya amonyum sülfat karamel E150D isimli gıda renklendirmekte kullanılan tartışmalı içeriğin de kola üretiminde kullanıldığı ortaya çıktı.

ÇOK DÜŞÜK ORANDA ALKOL

En şaşırtıcı veriyse kolada alkola rastlanması oldu.10 içecekte alkole rastlandığını belirten uzmanlar, bu oranın ülkede alkollü içecek kabul edilen yüzde 1.2 oranından çok daha düşük, 0.001 oranında olduğunu bildirdi. Bu da litre başına 10 mg alkole karşılık geliyor. Fransa'daki Cola direktörü  "gizli formülü gereği" bazı aşamalarda alkolün kullanmış olabileceğini belirtirken, diğer firma adına konuşan bir sözcü de bazı içeceklerde "alkolün izine rastlanabileceğini", ancak ...... Cola'nın "alkol içermediğini" söyledi.

Çoğunda litre başına 100 gramdan fazla, yani 20 küpe eşit şekere rastlandı.

"Light" kolaya gelince; tatlandırıcı miktarının "vücuda zarar verecek kadar çok oranda" olduğu belirtildi. Kurum, fazla şeker tüketiminin başta obezite olmak üzere, diyabet ve kardiyovasküler hastalıklara yol açtığı hatırlattı. Bilim insanları, laboratuvardaki incelemede sürpriz bir şekilde tarçın, Hindistan cevizi ve turunçgiller gibi bazı bitki ve meyvelerin bulgularını da elde etti.

Kurum, bazı insanların bu bitki ve meyvelere karşı alerjik olduğunu hatırlatarak, giderek artan gıda alerjilerinin bir nedeninin de kola olabileceği belirtildi. Daha önce gazlı içeceklerde bulunduğu bilinmeyen "terpen"in doğal ürün bileşeni olarak a r o m a yaratmakta kullanıldığı keşfedildi. ABD 'nin Kaliforniya eyaletinde kanserojen olarak kabul edilen fosforik asit veya amonyum sülfat karamel E150D isimli gıda renklendirmekte kullanılan tartışmalı içeriğin de kola üretiminde kullanıldığı ortaya çıktı.Kaynak:www.mansurelsabah.com

Bir bardak gazlı içecek içtiğinizde neler olur ?


Bir bardak gazlı içecek içtiğinizde neler olur ?
Gazlı içeceklerin çok fazla sayıda zararı var.  Amerika’da gazlı içecek taşyan kamyonların kimyasal madde ruhsatı taşımak zorunda olduğunu biliyormuydunuz?  Uzmanların incelemelerinde, bakın 1 bardak gazlı içecek sonrasında vücudumuzda neler oluyor;

İlk 10 dakikada 10 kaşık şeker midenize girmiş gibi olur, fakat gazlı içeceklerin içinde barındırdığı fosforik asit yüzünden bulantı ve kusmanız olmaz.
20 dakika sonra kan şekeri hızla yükseldiği için karaciğerde bu hıza uyup şekeri yağa çevirmeye çalışır.
40 dakika sonra, kafein vucudumuz tarafından emilmiştir.  Tansiyon artar ve kana bol miktarda şeker pompalanmaktadır ve uyuşukluk oluşmaya başlar.
45 dakika sonra beyinde daopamin salgılanır. Uyuşturucu etkisi yaratılmış ve zevk merkezi uyarılmıştır.
60 dakika sonra bağrısaklarda olan kalsiyum, çinko ve magnezyum fosforik asit tarafından eşitlenmiş olur.  Yüksek şeker yüzünden böbreklerden kalsiyum atılır.   Bu tuvalet ihtiyacı doğurur ve yararlı bütün mineraller vucuttan atılır.Kaynak:http://organikmi.com/

GDO Hayatınızı Kurtarabilir mi? Kanserle Mücadele Eden Domatesle tanışın


GDO Hayatınızı Kurtarabilir mi? Kanserle Mücadele Eden Domatesle tanışın
GDO’lar konusunda hala bilimsel tartışmalar devam ediyor. Genetiği değiştirilmiş ürünlerin ciddi çevre ve insan sağlığı sorunları ile bağlantılıdır. Ama teknolojinin , bilimin ve tarımın bir sonraki aşaması olmaları gerkiyor . Ve şimdi kanseri önleyebilecekleri idea ediliyor!!!?

İngiltere’deJohn Innes Merkezinde ki araştırmacıların iddiasına gore, aslanağzı bitkisinde bulunan yüksek antioksidanlardan “mor” domates geliştirediler ve bu kansere karşı küresel mücadelede yararlı olabilecek.

Medical Daily’nin bildirdiğine göre:

Mor domates,  pizzadan makarnaya yemeklerinbesin değerini artırmaya yardımcı olabilir, ayrıca cilt bakım ürünleri kullanmak için zaten araştırılıyor. Meyvenin rengi yaban mersini , böğürtlen ve diğer koyu renkli meyvelerinde bulunan antosiyaninlerin bileşiklerin yüksek düzeyde olmasından geliyor. Ayrıca domates karşılaştırıldığında  anti-enflamatuar yararları gösterir.

Ama GDO üretiminde aşırı miktarda kullanılan pestisit ve herbisitlerden dolayı, herkesin bildiği üzere kanserde dahil olamak üzere bir takım sağlık sorunları ilişilendirilmiştir. Ayrıca bu bitkilerde digger bitki türlerinden genleri içermesi için yapılan genetik modifikasyonun kendisinin bir sağlık riski olup olmadığıda bir endişe konusudur.

Yani, teorik olarak bu  teknoloji kanserin hem sebebi hem de önlemi mi?

Araştırmacılar, mor domates GDO teknolojisine karşı olan önyargının azalmasına yardımcı olacağı konsunda umutlular.  İki yıl içinde mor domates suyu satmak için onay bekliyorlar.Kaynak:http://organikmi.com/

Evde Şeftalili Buzlu Çay Yapımı


Evde Şeftalili Buzlu Çay Yapımı

Yaz sıcaklarında çok tercih edilen meyveli buzlu çayları evinizde doğal bir şekilde yapabilirsiniz. Dilerseniz şeftali yerine limon, böğürtlen, karpuz, erik gibi başka meyveler de kullanabilirsiniz.

Malzemeler:

3 Yemek Kaşığı Siyah Veya Yeşil Çay

3 Su Bardağı Kaynar Su

1 Adet Şeftali

8 Yemek Kaşığı Toz Şeker (Şeker kullanmak istemiyorsanız bunun yerine bal veya pekmez de kullanabilirsiniz)

Birkaç Sap Taze Nane

3-4 Su Bardağı Soğuk Su

Bolca Buz

Süslemek İçin:

Nane Yaprakları

Şeftali Dilimleri

Buz

Hazırlanışı:

3 yemek kaşığı çayı 3 bardak su ile 10 dakika demleyin.

Daha sonra 1 adet şeftaliyi kabuklarından ve çekirdeğinden ayırın. Şeftaliyi mutfak robotunda geçirin. Robottan geçen şeftaliler püre gibi ama daha akışkan bir kıvamda olacaklar. Derin ve geniş bir kaseye veya bir sürahiye şeftalileri aktarın.

Üzerlerine naneleri ilave edin.

Daha sonra demlenmiş çayınızı süzerek karışımın olduğu kaba dökün.

Arzuya göre toz şeker, bal veya pekmez ilave edin.

Hepsi birbirine iyice karıştıktan sonra 3-4 bardak soğuk su ve buzları ilave edin. Bu şekilde meyveli buzlu çayınızı buz dolabında bir süre bekletin.

Servis ederken çayı süzgeçten geçirirseniz daha pürüzsüz olacaktır.

Nane yaprakları ve şeftali dilimleriyle süsleyin. İçerisine de birkaç parça buz atın.

Doğal yollarla ferahlamanın ve vitamin almanın tadını çıkartın.

Afiyet Olsun.Kaynak:http://organikmi.com/



Column Left